Gözlerinizi Kapatarak Görme Engelli Bir Bireyi Anlayamazsınız

Şirketler, engelliler konusunda son yıllarda giderek daha fazla çalışma yürütüyorlar. Az sayıdaki başarılı uygulamanın dışında, bu çalışmaların çoğu engellileri anlamak ve gerçek çözüm üretmekten oldukça uzak.
 
Engellilere yönelik sürdürülebilir KSS uygulamalarının yolu, yalnızca tekerlekli sandalye vb bağışlar yapmakla değil; engellileri tanımak ve özellikle onlara nitelikli eğitim ve iş olanağı yaratmaktan geçiyor.
 
İl Özel Eğitim Şube Müdürü Sayın Halis Kuralay, şirketlerin, bir toplumsal sorun olarak engellilerin yaşadıkları sıkıntılara, nasıl destek olabileceklerini Fadile Paksoy’a anlattı.
 
Halis Bey, öncelikle biraz kendinizden söz eder misiniz?
1968 Çanakkale doğumlu doğuştan görme engelli bir insanım. 1992 Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunuyum. 1993 – 2005 yılları arasında İngilizce öğretmenliği yaptım. 2005’ten bu yana İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde özel eğitim hizmetleri bölümü şube müdürü olarak görev yapmaktayım.
 
 
Ülkemizde, engellilerin yaşadığı en büyük sıkıntı sizce nedir?
Bilindiği üzere toplumların yüzde 10’undan fazlasını engelliler oluşturur. Bu oranı toplumun geriye kalan yüzde 90lık kısmıyla kıyaslarsanız, engelliler küçük bir kesim sayılabilir. Fakat toplumların içinde yer işgal eden bir kesim olarak düşünürseniz de hatırı sayılır bir büyüklüktür. İşin ilginci, küçük bir parça gibi gözüken yüzde10luk bu kesimin; görme engellilik, işitme engellilik, zihinsel engellilik, otizm, hiperaktivite, öğrenme güçlüğü, cerebral palcee gibi birçok alt gruptan oluştuğunu da unutmamak gerekir. İşte bu kadar farklı ve çeşitli olmaları nedeniyle,  engelliler toplumda yeteri kadar bilinmezler. Bence engellilerin yaşadığı en büyük sorun, toplumun engellileri yeteri kadar tanımamasından kaynaklanır.
 
Sizce, Türkiye’de şirketler engelliler konusunda neler yapabilirler? Bu konuda sürdürülebilir çözüm üretmenin yolu nedir?
Uzmanlık alanım engellilerin eğitimi olduğu için bu sorunuza, hem bir engelli, hem de mesleki eğitimle doğrudan ilgili bir yetkili olarak yanıt vermek isterim:
 
Şirketler ve şirket temsilcileri, tek bir engel çeşiti olmadığını, çok çeşitli engel grupları olduğunu bilmelidirler. Ve en önemlisi, engel grupları içinden herhangi bir ya da birkaçının şirketlerinde yapabileceği işlerin mutlaka bulunabileceğini kabul etmelidirler.
 
Bunu yaparken engellilerin hangi iş alanlarında çalışıp, çalışamayacağı konusunda kendi başlarına karar vermekten özellikle kaçınmalıdırlar. Zira, bu kadar çeşitli ve birbirinden farklı engel gruplarını hakkıyla bilmek ve anlamak, işi özel eğitim veya engelliler  olmayanlar için imkansız gibidir. Meselâ gözlerini kapayarak empati kurmak, görme engelli insanları anlamaya çalışmak, onları anlamak değil bilakis yanlış anlamaktır. Çünkü gözünü 1 dakikalığına kapatmakla 20 yıldır kapalı bulundurmak asla aynı şey değildir.  Bu sebepten, engelli istihdamı için mutlaka engellilerden anlayan birileri veya uygun sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapmaları yerinde olur.
 
Engelliler konusunda yürütülen birçok çalışma olduğunu biliyoruz. Bu çalışmalar, engellilerin sorunlarına istenilen düzeyde çözüm üretiyor mu?
Kabul ve taktir etmek gerekir ki bu anlamda yapılmış güzel çalışmalar var. İstanbul’da engellilere eğitim veren birçok okul, bağış yoluyla yapılan okullardır. Bunun dışında okullarımızın anlık ihtiyaçlarını karşılama konusunda yapılan çalışmalar var.
 
Diğer taraftan da, yapılması gereken çok şey olduğunu söylememiz gerekir. Kat edilmesi gereken halen çok mesafe bulunmaktadır.
 
İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü Özel Eğitim Şube Müdürü olarak, size bağlı okullardan ve bu okulların ihtiyaçlarından söz eder misiniz lütfen?
İstanbul’da 2 görme, 8 işitme, 22 zihinsel engelliler, 10 otistikler, 1 sokak çocukları, 2 üstün ve özel yetenekliler ve 5 adet hastane okulu olmak üzere Müdürlüğümüze bağlı 50 bağımsız özel eğitim okulu bulunmaktadır. Bunların dışında normal ilköğretim okullarında 450’yi aşkın sınıfta zihinsel engelli ve otistikler özel eğitim sınıflarımızda eğitim öğretimlerine devam etmektedirler.
 
Yine akranlarıyla birlikte eğitimlerine devam eden kaynaştırma öğrencilerimizin sayısı, bağımsız okullarda okuyanlardan da fazladır. Her engel grubunun çeşitli zamanlarda ve çeşitli şekillerde ihtiyaçları her zaman olur. Çünkü özel eğitim teknoloji ister. En başta düşünülmesi gereken özel eğitim katkısı elbetteki okuldur.
 
Fakat okuldan daha önemli olan şey ise yetişmiş özel eğitim öğretmenidir. Çünkü üniversitelerin mezun ettikleri özel eğitim öğretmen sayısı, Türkiye’nin ihtiyacının çok altındadır. Doğrusu gönlüm ister ki, özel eğitim alanında yurt dışında lisans, yüksek lisans veya doktora yapmak isteyenlere burs veren kişi veya kurumlar olsa.
 
Bir şirket, size bağlı okullara yönelik bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirmek isterse bu durumda, İl’le nasıl iletişim kurmalı, işbirliği sürecini anlatır mısınız?
Planladığı şey görme, işitme, zihinsel engelliler, otistikler veya üstün zekâlılar ile ilgiliyse bizimle temas etmeleri yeterlidir. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 0212 455 04 57 nolu telefonundan bize ulaşabilirler. Süreci birlikte planlayabiliriz.
 
Üstün ve özel yetenekli çocukların eğitimi de sizin alanınıza giriyor. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Üstün zekâlı ve özel yetenekliler, gerçekten çok özel bir konu. Öyle ki, bir ülkenin her türlü gelişmesi bu çocuklara bağlıdır. Bu çocuklara eğitim verirseniz çok ciddi faydalar elde edebilirsiniz. Eğitim vermezseniz de, durum tersine döner ve bu çocuklarımızı zararlı örgütlerin başında bulabilirsiniz. Çok kutsal bir konu olan üstün yeteneklilerin eğitimine de şirketlerimizin dikkatlerini çekmek hassasiyetlerini uyarmak isterim.
 
Ülkemizde özel eğitim alamadığı için niçin bu kıymetli çocuklarımız başka ülkelere gitmek zorunda kalsınlar ki…
 
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.