Bir âmâ için en büyük nimet tertipli bir eşe sahip olmaktır’
‘Bir âmâ için en büyük nimet tertipli bir eşe sahip olmaktır’
Dünyanın sadece iki gözle algılanmayacağına inanan Halis Kuralay, üç çocuğu ve eşiyle birlikte mutlu bir hayat sürüyor. Kuralay, eşinin tertipli ve düzenli olmasının hayatını çok kolaylaştırdığını söylüyor.
Halis Kuralay doğuştan görme engelli; lâkin güneş ışığı, deniz mavisi, çimen yeşili ve çocuk gülüşünü hiç göremedi diye üzülmeyin onun adına. Çünkü bu tür üzüntülerin temelinde, dünyanın sadece iki gözle algılanabileceğini zannetmek gibi bir yanılgı yatıyor. Halis Kuralay’ın dokunuşlar, kokular ve seslerle algıladığı coşkulu, renkli, ümit dolu dünyasını da biz göremiyoruz; biz de o dünyanın görme özürlüsüyüz. Kuralay, bu gerçeği bize anlatabilmek için bir şiir yazmış: Gözle görmeden bahar nasıl yaşanır, öyle mi?/Nasıl yaşanmasın ki bahar dostlarım/çiçeklerin kokusu gözle mi görülür?/kuşların cıvıltısı gözle mi işitilir?/Nisan yağmurunun zevkini gözle mi tadarsınız?/Siz, gözlerinizle mi hissedersiniz ferahlığı,/rüzgara binmiş sevgileri?/Yürek hisseder dostlarım.
Bir misyonum var
Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra Beyazay Derneği’nin kuruluşunda görev alan ve şu an Türkan Sabancı Görme Engelliler İlköğretim Okulu’nda öğretmenlik yapan Halis Kuralay, anılarını derlediği bir kitap yazdı. Selis Yayınları’ndan çıkan ‘Hayata Dokunmak’, görme engellilerden ziyade görenlere hitap ediyor; çünkü yolda bastonuyla yürürken, alışveriş yaparken, çocuklarıyla gezinirken görüp de, ‘Siz rüya görür müsünüz?’, ‘İyi de yemek yerken ağzınızı nasıl buluyorsunuz?’ gibi tuhaf sorularla bunalttığımız bir görme engelli bize kendisini anlatıyor; bir anlamda görenlerin görmeyenlerle nasıl sağlıklı iletişim kurabileceğinin yollarını gösteriyor. Bir âmânın hayata ilişkin notlarından görenlerin alacağı başka dersler de var elbette; hayatı oldukça kolaylaştıran iki göze sahipken karamsarlığımızın dünyayı nasıl da kararttığını fark etmek gibi... Halis Kuralay, “Hayattan memnunsa bir insan, gören de bir görmeyen de, bulamıyorsa huzuru gören de bir görmeyen de.” diyor. Üstelik o, iki gözden mahrum oluşunun bir hikmeti olduğuna inanıyor; “Allah hiçbir şeyi boş yere yaratmamıştır. İnsanlar yalnız gözden ibaret değil ki, ben de diğer organlarım için şükrediyorum. Biz görmeyenler belki de görenlerin sahip olduğu göz nimetini onlara hatırlatmak için varız.”
Eşime baskı yaptılar
Halis Kuralay; “Zamanı etkin kullanmaktan yanayım. Kısa zamanda çok iş başarabilmeyi istiyorum. Yolda bastonumla yürür, aynı zamanda da cep telefonuyla işlerimi hallederim.” diyor. Kuralay, okuldan arta kalan vakitlerinde arkadaşlarıyla bir araya gelip çocuk eğitimine dair kitaplar okuyarak çocuklarına daha iyi bir eğitim vermenin yollarını arıyor. Tasavvuf müziğiyle de ilgilenen Kuralay, küçük çaplı turnelere bile çıkıyor.
Evde eşi ve çocuklarıyla birlikte olmayı da çok sevdiğini söyleyen Halis Kuralay’ın Saliha Nur (6), Abdullah Sadık (5) ve Şükriye Zeynep (1) isimli üç çocuğu var. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü mezunu olan Ayşe Kuralay, evliliklerinin ilk yıllarında görmeyen bir insanla evlendiği için kendisini yadırgayan insanlara şimdi hiç aldırış etmediğini söylüyor. “Hayatımı görme engelli bir insanla birleştirdiğim için fedakarlık yaptığım düşünülüyordu. Hiç kimse benim Halis Bey’e denk olup olmadığımı sorgulamıyordu bile. Görüyordum ya, fazlasıyla üstün bir özellikti bu. Halbuki ben gözüm için ne para vermiştim ne de uğraş.” diyen Ayşe Hanım, eşinin ev işlerinde ve çocuk bakımında kendisine çok yardımcı olduğunu söylüyor. Araba kullanma, alışveriş, fatura ödeme gibi işleri üzerine aldığını söyleyen Ayşe Hanım, şöyle devam ediyor: “Giyinmesine kalite kontrol dışında bir katkım olmaz. Yerini unuttuğu eşyaları bulma konusunda benim yardımımı istediği olur; ama düzende değişiklik yapmadıkça bu konuda bana ihtiyacı olmaz.”
Halis Kuralay da eşinin tertipli ve düzenli bir ev hanımı olmasının hayatını oldukça kolaylaştırdığını söylüyor. Kadınların pek çoğunun şikayetçi olduğu elinde kumandasıyla televizyondan gözünü ayırmayan koca tiplemesinin de oldukça dışında Halis Kuralay. Televizyona yer verilmeyen evde çocuklar, bilgisayar oyunları oynayarak ve babalarının ud taksimini dinleyerek vakit geçiriyorlar.
‘Seni zorla mı verdiler kızım?’
Kuralay, hayatı boyunca karşılaştığı zorluklardan evlenirken de nasibini almış elbette; Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü mezunu olan Ayşe Kuralay, arkadaşlarının ve ailesinin tepkilerine aldırış etmeden evlenmiş Halis Bey’le; fakat onları yan yana gören yabancı insanların meraklı sorularına da soğukkanlı cevaplar vermek zorunda kalmış. Evliliklerinin ilk yıllarında yaşadıkları bir olayı şöyle anlatıyor Ayşe Hanım: “Bir gün eşim ve kızım Saliha Nur’la birlikte otobüsteydik. Yaşlı bir teyzeyle aramızda şöyle bir diyalog geçti:
–Abin mi kızım?
–Hayır teyzeciğim beyim.
–Akraban mı?
–Hayır.
–Memleketlin mi?
–Yok teyze.
–Seni zorla mı verdiler?
–Ben kendim istedim teyze.
–Sen mi çalışıyorsun kızım?
–Hayır teyze, o çalışıyor ben yiyorum.”
Ülkü Özel Akagündüz /Zaman gazetesi/ İstanbul
14.06.2003