Engel Bedende Değil Eğitimde

'Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadım ama sıkıldığım anlar oldu. Hiç unutmam o zaman üniversiteye gidiyordum. Yağmurlu bir gündü. Otobüsten indim okula doğru yürümeye başladım. Biri geldi 'Kim seni buraya saldı yalnız başına' dedi. Koyundan bahsediyor sanki. Bu, sizin bir kişiliğiniz yok. Sizi ancak birileri güderse var olursunuz demek!' 
Hayatı boyunca kimse tarafından güdülmemek için çalışan 37 yaşındaki doğuştan görme engelli Halis Kuralay, şimdi İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü Özel Eğitim Şube Müdürü. Çanakkale'de 1968 yılında doğan Kuralay altı kardeş içinde tek görme engelli ve tek üniversite mezunu. 
Kuralay, babasının okul bitirmediği halde aydın olduğunu söylüyor: "Amcam da görme engelliydi. Okumadığı için amcamın köyde ne sıkıntılar çektiğini bilen babam 'Bu çocuğun mutlaka okuması gerekiyor' diyordu." 
İstinye Körler Okulu'nda ilköğretimi bitiren Kuralay, Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden mezun. 
Mezuniyetten sonra görme engelliler için rehber öğretmenlik, sonra İngilizce öğretmenliği yapan Kuralay, dokuz ay önce İl Özel Eğitim Şube Müdürlüğü görevine başladı. Evli ve üç çocuk babası. Eşi görüyor. 
Cağaloğu'nda bulunan müdürlük binasında, odasının penceresinden deniz manzarasını görememekten hiç de şikâyetçi değil: "Benim hayatımın normali bu" diyor, "Bir dakikalığına görmem mümkün olsa çok arzulardım ama gözlerin ömür boyu açılacak deseler istemezdim! Kızım bazen resim yapıp bana parmağımla yoklatıyor. Bazen neden görmediğimi soruyor. Ergenlik çağına gelince biraz daha sorgulayacak. Geçen gün bana 'Baba sen işe nasıl gideceksin' dedi. Şaşırdım çünkü her sabah işe gittiğimi biliyor. Biri 'Baban işe nasıl gidiyor' diye sormuş olmalı. Oysa birileri bana görmüyorsun demeseydi ben görmediğimi bilmeyecektim." 
'Ben ışığa muhtaç değilim' 
Kuralay'a göre, görmekle görmemek arasındaki fark sanılandan çok daha ince: "Masanın üstünde bir şey aramak için gözle bakmak da neymiş elini uzatır bakarsın. Hayatın farklı şekilde devam ettiğine dair kanaatim sonsuz. Eşimin cep telefonu ile benimki tıpatıp aynı. Ben üzerindeki herhangi bir noktayı parmağımla hissederek bulabiliyorum. Mesela diş fırçama da bir çizik atıyorum sonra parmağımla hissedip ayırıyorum. Bir sürü yöntem var, garip olan bir şey yok. Görmemek anormallik değil. Kadın ya da erkek olmak gibi bir farklılık. Buna böyle bakarsanız çok rahat anlayabilirsiniz. Bazı yerlerde 'Yalnız mı geldiniz' diye soruyorlar. Yalnız gelmedim sağ ve sol omzumdaki meleklerle geldim. Ya da bastonumla geldim diyorum. Apartmandan çıkarken biri geliyor 'Işığı yakmadınız' diyor. 'Işık sizin gibi aciz görenlerin ihtiyacı. Bana lazım değil değil' diyorum. Kendimle barışık bir insanım ve herkesin böyle olması gerekiyor." 
İstanbul'da 40 özel eğitim okulu olduğunu söyleyen Halis Kuralay'ın eğitim yıllarından bu yana seneler geçti ama özel eğitimin sıkıntılarında pek de değişiklik olmadı. Kuralay ile bu alandaki sorunları konuştuk. 
Görme engelli öğrencilerin en büyük sıkıntılarından biri kabartma harfli ders kitaplarından başka kitaplarının olmaması. Neden kaynak kitap konusunda bu kadar sıkıntı yaşanıyor? 
Ben okurken de kaynak kitap sıkıntısı vardı, hâlâ var. Kabartma yazı çok pahalı ve zaman alıcı bir yöntem. Onun yerine artık internetten ulaşımı kullanmaya çalışıyoruz. Türkiye'de sadece Ankara'da kabartma yazı ile basım yapan matbaa var. Matbaa da bana talep gelmiyor diyor. Elle dokunmak öyle okumak çok keyifli. Kafamda projeler var. Görme engelli öğrencilere laptop vermek istiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilköğretim öğrencileri için hazırladığı 100 
temel eseri brail alfabesi ile öğrencilere kazandırmak istiyorum. 
'Bu çocuk okumaz' 
Okulda sizi en çok sıkan neydi? Şimdiki sıkıntılar neler sizce? 
Bana yapılan muameleden başka bir şeye alınmadım ben. Okula girmeye kalkıyorsunuz, bu çocuk burada okuyamaz deniyor. Okuduk işte şekilde görüldüğü gibi. Belki zorlandık ama... Zorlanabileceğimizi düşünerek bizi eğitimsiz bırakmayı göze alıyorlar. Geçmiş yıllarda bir öğrencimizi okula kaydettirmeye götürdük. Müdürle konuştuk, anlattık. Dil döktükten sora müdür 'Çok doğru, söylediklerinizde haklısınız, ama ben bu çocuğu yine de almayacağım' dedi. 
Hiç bir sebep bulamazlarsa sınıflar kalabalık bahanesini söylüyorlar. Tuvalete, yemeğe giderken birine ihtiyaç duyar, ya düşerse ne olacak diyorlar. Okuldan kovulan görme engelli öğrencilerimiz oldu. Milli Eğitim Müdürlüğü'nün baskısı ile çocuk okula döndü ve birkaç yıl sonra okul birincisi olarak mezun oldu. 
Bir yılda beş öğretmen! 
 
Özel eğitim alanında yaşanan en büyük sıkıntı nedir sizce? 
Türkiye'de ama özellikle İstanbul'da öğretmen ihtiyacımız var. Bir takım sponsorlar bulup okul yaptırıyoruz ama öğretmen yok. Türkiye'de bir yılda üniversitelerin özel eğitim fakültelerinden mezun olanların sayısı 190 kadar. 2004 yılında bu rakamın 80 kadarı özel eğitimde çalışmaya razı olmuş. Bu öğretmenlerin de topu topu beşi İstanbul'a düşmüş. Bazı ilçelerdeki okullarımız öğretmen eksikliğinden kapatacağını söylüyor. 
Geometriden kalan engelli 
Işıl Bağatur, hem engelli çocuk annesi olarak hem de bir avukat olarak yıllardır engellilerin yaşadığı sıkıntılara tanık oluyor. Bağatur, 14 ve 17 yaşlarında biri zihinsel engelli diğeri dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çeken iki çocuğu için eğitim mücadelesi verirken özel eğitim alanıyla ilgilenmeye başladı. Engellilerle ilgili pek çok davayla ilgilenen Bağatur, "Hangi trajikomik örneği vereyim şaşırdım. Görme engelli öğrencinin geometriden sınıfta bırakılmasını mı, hiperaktif çocuğa törende kıpırdıyor diye disiplin cezası verilmesini mi, dikkat eksikliği bulunan öğrenciye defterini unuttu diye kırık not verilmesini mi, dürtü kontrol bozukluğu sorunu olan öğrencinin disiplin kuruluna çıkarılmasını mı"diyor. 
Bağatur'a göre mahkemelerde de engelilerin halinden anlayan bulmak zor: "Toplum engelliden haberdar mı ki mahkeme salonundaki yargıcın haberi olsun. Engelli televizyonda yok, gazetede yok. Sokakta yok. Yargıçlar pozitif ayrımcılık ile eşitlik sağlanacağını kavramakta güçlük çekiyorlar." 
'Çocuğunuzla iftihar edin' 
Görme engelliliğiyle gurur duyduğunu söyleyen Özel Eğitim Şube Müdürü Halis Kuralay, ailelere de şöyle sesleniyor: "Bu yazıyı okuyan her kim varsa mutlaka çocuklarını eğitime yönlendirsin. Mutlaka devletin kayıtları altına çocuklarını soksunlar. Engelli olmak ayıp değil, bu utanç vesilesi olamaz. Ben görme engelliliğimle iftihar ediyorum, otistik çocuğu olan da otistik çocuğuyla iftihar etsin. Bu başımıza gelmiş bir hal. Derneklerle ilişki kursunlar ve çocuklarını gün yüzüne çıkarsınlar ki, devlet de neler yapılması gerektiğini görsün."