Engellilerin başka bir dünyası yoktur
Tarihte ve günümüz dünyasında engellilerin olmadığı bir ülke yoktur ve olmamıştır. Engelliler, toplumların yaklaşık %10 luk bir kısmını engellilerin oluşturduğu kabul edilir. Bu oran, bir açıdan bakarsanız çok büyük, bir açıdan bakarsanız da çok küçük sayılabilir. Küçüktür; %90, %10-un 9 katıdır. Büyüktür; çünkü engellilik gibi hem bir çok zorluk içeren hem de bir çok farklılık ve ayrıntı içerdiği için bilinmeyen bu olguyla baş etmesi bir miktar zahmetlidir.
Engelliliğin; görme, işitme, zihinsel, bedensel engellilik, otizm, cerebral palcee, hiperaktivite vs gibi birçok çeşitleri vardır. Bu arada çeşitlerin hepsini sayamadığımızı da ifade etmiş olalım. Yalnızca saydığımız engellilik türleri içinde her engel grubunun ağırı, ortası, hafifi gibi çeşitler bulunmaktadır ve her birisinin özellikleri de birbirinden hatırı sayılır farklılıklar gösterir. Meselâ, total sağır denilen hiç işitmeyen işitme engelliler belki ancak işaret dili ile iletişim kurabilirken, bir miktar işitmesi olanlar, “doğal işitsel sözel yöntem”den faydalanabilmektedirler. Meselâ hiç görmeyenler kabartma yazı kullanabilirken az gören tabir ettiğimiz bir miktar görebilenler; çeşitli oranlarda büyütülmesi halinde mürekkep yazıdan yararlanabilmektedirler. İkisi de engelli olmasına rağmen görme engelli ve işitme engellilerin eğitimlerinin birbiriyle neredeyse hiç benzerliği yoktur.
Bunları engellilerin çokluğunu ve çeşitliliğini anlatmak için ifade ediyorum. Engellilerin hem az sayıda hem de çeşitli olması ise, onların toplumda yeteri kadar bilinmemeleri sonucunu doğurmaktadır. Fakat ne var ki, engellilerin ve engelli yakınlarının bugün yaşadıkları problemlerin kökeninde ise toplumun engellileri yeteri kadar tanımaması yatmaktadır.
Engellilerin eğitim alanında yaşadıklarının kaba bir fotoğrafını çekecek olursak şunları görürüz:
Engelliler içinde okulsuzluk sebebiyle okuyamayanlar bulunmaktadır. Hatta öyle ki, sırasını bekleye bekleye zorunlu eğitim çağı dışına çıkanlar bile bulunabilmektedir. “Ben kızımı okutmak istemiyorum” diyen velinin kapısına dayanıp haklı olarak “çocuğunu okutacaksın” diyoruz. Çocuğunu okutmak istememek bir tarafa, adeta “ne olur benim çocuğumu okutun” diyen veliye Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak “Şimdilik senin çocuğunu okutacak imkanımız yok” demek büyük bir tezat olsa gerektir.
Keza engelli kaynaştırma öğrencisini sınıfına almak istemeyen öğretmenleri “Bu çocuklar benim okuluma gelsinler ben idareciliği bırakırım” diyen eğitimcilerimizin kulakları çınlasın.
Ama haksızlık etmeyelim, ülkemizde engellilerle ilgili durum anlattığımız yürekleri acıtan durumdan ibaret değil hamdolsun:
Fatma öğretmen 37 yıllık sınıf öğretmenidir. Bu yıl birinci sınıf okutmaktadır. Sınıfına bir görme engelli öğrenci gelir. Önceleri “ne yapsam acaba” diye kara kara düşünür. Sonunda yaşına bakmayarak oturur kabartma yazıyı öğrenir, öğrencisine de öğretir. Artık öğrencisi de ailesi de kendisi de mutludur.
Ne kadar güzel değil mi? Yalnız bu örnek bile içimizi açmaya yetecek mahiyettedir. Allah için, daha bu kahraman öğretmenimiz gibi çok öğretmenlerimiz elbette ki var.
Ağır düzey zihinsel engelli çocuklarımıza, büyük fedakârlık göstererek resim ve takvim sergisi açacak ürünler ortaya çıkarmalarına sebep olan Sevim Öğretmen’e ne demeli?
Asiye Ağaoğlu Anadolu Lisesi ile işbirliği yaparak Şakire Hanım eğitim uygulama okulu ile çocuklarından ortak bir koro oluşturan Ali Kamberoğlu ve Selda Kutlu ile …. Gönülden kutluyor ve kendilerine teşekkür ediyorum.
Yine benzeri bir çalışma ile otistik baterist, işitme engelli ritim sazlara eşlik eden Kadıköy Zühtü Paşa İlköğretim ile Kadıköy Anadolu Lisesi’ne ve Dosteller İşitme Engelliler İlköğretim Okulu ile tabii ki Hamit İbrahimiye Otistik Çocuklar Merkezi öğretmenlerini ayakta alkışlıyorum.
Bakırköy Yeşilköy iş okulumuzun zihinsel engelli öğrencileriyle yüzme takımı kuran Özel Bilge Kağan İlköğretim Okulu ile aynı okulumuzla ortak basketbol takımı kuran Behramağa İlköğretim Okulu idareci, öğretmen ve öğrencilerini coşkuyla tebrik ediyorum. Bu tür örneklerin çoğalması ne kadar da güzel olur değil mi?
Yeşilköy İş Okulumuzun bir başka güzel çalışması da Adalet Meslek Lisesi ile birlikte yürüttükleri harika çalışma. Hele bu çalışma üzerinde ayrıca bir yazı kaleme alınsa yeridir. Düşünsenize, Adalet Meslek Lisesi öğrencileri gelip Yeşilköy İş Okuluna gelip, zihinsel engelli öğrencilerimizden takı tasarım eğitimi alıyorlar. Evet evet yanlış okumadınız, öğretenler zihinsel engelliler. Öyle ya canım, her şeyi engelliler öğrenecek değil ya. Bazen de engelliler engelli olmayanlara fayda versin.
Yazımızın başından beri bardağın hem dolu hem boş taraflarına işaret etmeye çalıştık. Ama halen yapılacak çok işin olduğunu unutmamak gerektir. Ama yine unutmamak gerekir ki, devletimiz engellilere, en üst düzeyde özel bir hassasiyet göstermektedir. Malum yaklaşık 2 yıldır Cumhurbaşkanımızın eşleri sayın Hayrünnisa Gül Hanım Efendi’nin önderliğinde Türkiye Beyazay Derneğinin koordinatörlüğünde “Eğitim Her Engeli Aşar” kampanyası yürütülmektedir. Bu alanda çalışanların el birliğiyle destek olması gereken bir kampanyadır. Unutulmamalıdır ki, söz konusu kampanyanın taraflarından biri de, Milli Eğitim Bakanlığı’dır.
Bir başka önemli bir konu da engellilerin, engelli yakınlarının veya öğretmen ve idarecilerinin engellileri tanıtmak ve sevdirmek maksatlı çalışmalar yapmaları gerekir. Bölgelerindeki resmi ve özel kurum yetkililerine ziyaretlerde bulunmaları çok faydalı sonuçlar doğuracaktır. Ama dikkat edilmesi gereken husus ise; öncelikle ilk ziyaretlerde kesinlikle bir şeyler istememeye özen gösterilmelidir. Çünkü gerçek amacımız, ziyaretinde bulunduğumuz kurum ve kuruluşlara engellileri ve özel eğitimi tanıtmaktır. Vazifelerimizin en önemlilerinden biri budur. Eğitimcilerimiz ve engelli yakınlarımız bilmelidir ki, engellilerin imajlarının geleceği biraz da bu gibi çalışmalar bağlıdır. Ayrı bir dünyası olmayan engellilerin, tanınması ve toplumsal kabulü için inisiyatifi bizler almaz da beklersek, daha çok bekleriz.
Halis Kuralay