Artık benim için imkansız diye bir şey yok

Bayramiç, küçük bir kasabaydı. Orada doğmuştum ve 8 yaşına kadar orada büyümüştüm. Okumak için ayrılmak zorunda kalmıştım oralardan. İstanbul’a gelmiştim. 8 yaşında ve üstelik yatılı okula.

                Ne zorun vardı diyeceksiniz?

                Çünkü ben görme engelliydim, Bayramiç’te okuyamazdım veya öyle zannediliyordu.

                İlkokulu, ortaokulu, lise ve üniversiteyi hep İstanbul’da okudum. İlginçtir, 6 kardeşin içinde gözleri görmediğinden en dezavantajlı görülen bendeniz, ailede üniversite bitiren tek kişi olmuştu.

                Yıllarca İngilizce öğretmenliği yapmıştım.  O sıralar İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde şube müdürlüğü görevine de başlamıştım. Bir kitabım yayınlanmıştı ve artık yazardım da.

                Bayramiç’e ziyarete gelmiştim. İlçenin tek dershanesinde çocukların lise giriş sınavına hazırlandıklarını dershane sahibiyle öğretmen evinde çay içerken öğrenmiştim. Kendisine bir teklifte bulundum.

                -Çocukları motive edeceğinden eminim, bir şey de istemiyorum. Öğrencilerine şöyle bir saatlik bir konuşma yapmak istiyorum, müsaade eder misiniz?

                Dershane sahibi teklifimi pek anlamadı gibi geldi bana. Ses tonundan, kullandığı kelimelerden “ne gerek var bilmem ki” duygularını yaşadığını hissettim. Ama hem bana hayır dememek hem de en azından zararı olmayacağını düşünerek kabul etti.

                Çocuklara bugüne kadar yaşadıklarımı anlattım yalnızca. Bu topraklarda doğduğumu, onlar gibi, sokakta top oynadığımı, eşeğe binip zeytin toplamaya gittiğimi anlattım. Sonra okul hayatımı, üniversitede memurluk, sonrasında öğretmenlik yaptığımı. Bu arada boş durmadığımı, radyo programları yaptığımı, evli olduğumu, çocuklarımla nasıul ilişkiler içinde bulunduğumu hep anlattım.

                Doğrusu bunların hepsi benim hayatımın sıradan işleriydi. Ama bütün bunları gözleri görmeyen bir kişinin yaşamış olmasının çocukları etkileyeceğinden emindim.

                Nihayet konuşmam bitti. Yalnız konuşmaya başlamadan önce çocuklardan bir şey daha istemiştim:

                “Lütfen benim konuşmamı dinlerken hoşunuza giden ve gitmeyen şeyleri yazıp bana verir misiniz?” demiştim. Nitekim çocuklar bu talebimi fazlasıyla gerçekleştirdiler. Grubun neredeyse tamamından değerlendirme notu aldık.

                Okuduğumuzda neler gördük neler… Beni dahi şoke eden neler yazmışlardı neler. Ama biri vardı ki unutulacak gibi değildi:

“Ben bugünden itibaren imkansız diye bir şey tanımıyorum.”