Empatinin Geçmediği Yerler
Geçenlerde yolda yürüyorum. 1 metre arkamdan iki genç konuşuyorlar: “Abi en kötüsü de görmemek ya, nereye gittiğin belli değil. Bu arada ben onlardan daha hızlı önlerinde yürüyorum. Gençler haklıydı, kendilerince empati kurup, gözleri görmemenin nasıl bir şey olduğuna karar veriyorlardı.
Bir başka vakit bir kaldırımda duruyorum. Bir vatandaşımız koluma girip beni çekiştirmeye başladı. Ben de haklı olarak, ne yapmaya çalıştığını sordum. Aldığım cevap gayet empatikti: Karşıya geçmeyecek misiniz? Karşıya geçmeyeceğimi, minibüse bineceğimi söyledim.
Hepimiz empatinin ne kadar güzel bir şey olduğunu her gün anlatırız. Diyeceksiniz ki empatik olmak güzel bir şey değil mi? Bence güzel bir şeydir ve güzel bir şey olmalı. Peki o halde yukarıdaki örnekler empati değil mi? Yukarıdakiler, Sözüm ona, empati ise; güzel gibi durmuyorlar. Yok, empati değillerse, empatiyi bir daha anlamaya çalışmamız gerekir.
İngilizler, empati için “to put yourself to other’s shoes” derler. Yani kendini başkalarının pabucuna koymak. Biz de kendini bir başkasının yerine koymak demez miyiz?
Nitekim benim arkamdan gelen gencin de yaptığı farklı bir şey değildi; kendini benim yerime koyup gözlerini kapatıp, nereye gittiğini anlayamayacağını söylüyordu. İşin ilginci kendi açısından yanlış yok. Fakat nedense problem benim açımdan çıktı, söyledikleri benim için tamamıyla doğru değildi, ben nereye gittiğimden gayet emindim. O halde burada yanlış olan neydi acaba? Bütün bunlardan benim anladığım, öncelikle empati siyah ve beyaz gibi; ya gerçekleşen ya da gerçekleşmeyen bir şey değildir. Değişik oranlarda gerçekleşmesi mümkün olan ara formları da vardır. Bir insan empati kurmak istediği kişinin ne kadar özelliğini kendinde taşırsa, o derecede sağlıklı empati kurmuş olur. Elbetteki empatinin amacı, karşımızdaki kişiyi doğru anlamaktır. Ancak, unutulmamalıdır ki, karşımızdaki kişiyi doğru anlamanın yegane yolu empati kurmak olmasa gerektir. Örneklerden anlaşıldığı üzere, empati kurmak, her zaman kişiyi doğru anlamak manasına gelmemektedir. Toplumun engellileri doğru anlamasında belki de en büyük engellerin başında bu gelir. Eğitim ve istihdamdaki sıkıntıların büyük ölçüde sebebi de kanaatimizce budur.
Buradan engelli olmayan bireylerin engellilere empati kuramayacakları sonucunu çıkarmak haksızlık olur. Görmeyen insanlarla şaşılacak kadar güzel empati kuranlara da şahit olmuşumdur. Fakat ne var ki, bir dakikalığına gözlerini kapayarak, görme engellileri anlamaya çalışmanın da doğru bir yöntem olmadığı açıktır. Ezcümle, engellileri doğru anlamak için, onlara müracaat etmek isabetli olacaktır. Selam ve dualarımla.